Yazar :
A. Kundakçı
Özet :
1937de yürürlüğe giren 3116 sayılı Orman Kanunu ile Türkiye’de ilk orman sınırlandırma işlerine başlanmıştır. Bu süreçte 1945’de yürürlüğe giren 4785 sayılı yasa ile özel ormanların devletleştirilmesine kadar yapılan orman tahdit ve kadastrolarında özel mülkiyete konu olan orman alanları orman sınırları dışında bırakılmıştır. 1945te yürürlüğe giren yasanın 2. Maddesindeki istisnalar dışında özel ormanlar 4785 sayılı yasanın kapsamında ise devletleştirilmiştir. Yasa ile orman kavramı genişletilmiştir. Gerek 3116 sayılı yasada gerekse 1956da çıkarılan 6831 sayılı Orman Kanununda orman kadastrosunun 10 yıl içinde bitirileceği yazılı ise de 1987 yılı sonuna gelindiğinde mevcut 20200 bin hektar orman alanının ancak %50ye yakınının kadastrosu yapılabilmiştir (Gökçe D. 1992: Türkiye Ormancılık Politikası, sy 35). İçinde bulunduğumuz 2005 yılına gelindiğinde de orman kadastroları tamamlanmamış, yapılmış olan orman kadastrolarında özel mülk tarım toprakları konusu ve arazi kadastro işlemlerinin çoğunlukla dikkate alınmadığı ve işin hukuksal boyutuna yeterince dikkat edilmediği için orman-orman köylüsü ilişkilerinde barış sağlanamamıştır. Bu durumun ekonomik, toplumsal, siyasal, gayrimeşru çıkarsal bir çok nedeni vardır. Konunun genişliği nedeniyle burada sadece yasal ve hak boyutunu, yargısal yönünü açıklayarak neler oluyor ortaya koyarak, orman-orman köylüsü ilişkisinin taraflara zarar vermeyecek boyuta nasıl ulaştırılabileceği yönündeki kişisel görüşümüz biraz biryerlere dokunularak ortaya konulacaktır. Gücenecek dostlara “Şimdiden lütfen bizi bağışlayın. Artık kral çıplak demenin zamanı gelmiştir” diyoruz.
Anahtar Kelimeler :
Kaynak :